24 Kasım öğretmenler günü. Türkiye Cumhuriyeti’nin Mustafa Kemal Atatürk’ün "Millet Mektepleri’nin Başöğretmenliği"ni kabul ettiği gündür. 1981 yılından beri de öğretmenler günü olarak kutlamalar yapılır.
Gün gelince herkes öğretmenler ile ilgili iyi dileklerini iletir, günlerini tebrik eder. Gün biter ve her şey balkabağına döner. Bazen gün bitmeden döner…
Vaatler havada kalır, öğretmenin çalışma şartlarına yönelik hiçbir iyileştirme yapılmaz. Her yıl öğretmenler gününde sürpriz bir açıklama yapılacağı söylenir, herkes kendi sorununca bir açıklama bekler.
Son günlerin en önemli beklentilerinden biri de öğretmene yönelik şiddet konusundaydı. Geçen hafta içinde Sayın Eğitim Bakanımızın başlattığı sosyal medya kampanyası ile binlerce kişi öğretmene şiddete hayır, dedi. Dün de yetkili sendika benzer bir kampanya yaparak aynı dileği paylaştı. Sosyal medya gündeminde ilk sıraya oturdu kampanyalar. Herkes seslerini duyurmuştu…
Kim kimi kandırıyor bilmiyorum ama oturduğum yerden sıradan bir insan olarak ben de geçer klavyenin başına gün boyu ilk sırada olacak bir mesaj atarım. Bu çözüm müdür? Hatta sıradan bir insan olarak benim yapabileceğim bu kadardır, sesimi duyurabilmenin en etkili yolu sosyal medyadır, bu nedenle yaparım. Peki, sorunu çözebilecek yetkinlikteki kişiler de benimle aynı şekilde çözüm arıyorsa yetkisinin ne anlamı vardır?
Vizyon 2023 belgesinden sonra bir türlü çıkarılamayan “öğretmenlik meslek kanunu” ve öğretmene uygulanan şiddetin faillerinin gereken cezayı almamış olmalarının bu şiddetin artmasında payı yok mudur?
Peki, şiddetin her türlüsüne hayır derken, devlet organlarının yürütücüleri tarafından sürdürülen şiddetin önlenmesine yönelik bir girişimin olmaması nasıl sonuçlar doğurur? Liyakat sahibi olmayan yöneticilerin, kendi eksikliklerini kapatmak için uyguladığı mobbing konusunda hangi adım atılmıştır?
Hepsini geçtim daha gün bitmeden, kutlamalar devam ederken bir öğretmenin herkesin içinde uğradığı sözlü şiddet görmezden gelinirse söylenenlerin hiçbir değeri yoktur. Aynı saatlerde yetkili sendikanın öğretmene şiddet konusunda sosyal medya kampanyası sürerken bu konuya hiç değinmemiş olması yukarıda söylediğimi doğrular niteliktedir. Ben de klavye başında öğretmene şiddeti durdurun dedim, yetkili sendika da. Yetkili olmasının farkı nedir?
Sadece yetkili sendika mı, değil tabi. Diğer eğitim sendikaların hepsi birlikte bu olayda doğrudan taraf olmalıdırlar. Bakanlık doğrudan taraf olmalıdır. Yoksa kimse bizi öğretmene değer veriyoruz, öğretmen eğitimin en önemli direğidir, başımızın tacıdır yalanlarıyla oyalamasın. Her alanda olduğu gibi “-mış gibi” yapmaya devam.
İLKAY KUMTEPE/25.11.2019
Cok yerinde ,cok dogru ve de cok guzel bir yazi olmus.Kutlarim Ilkay hocam