Türkiye yılardır eğitim tartışmasıyla yürüyüp gidiyor. Ama eğitim bir türlü rayına oturmadı. Eskiden iktidarlar kısa sürede değişiyor, biri birinin yaptığını beğenmiyordu.

Bir iktidar ne yaptıysa diğeri gelip onun yaptığını alt-üst ediyordu.

2002 yılından bu yana Türk halkı Cumhuriyet tarihinde hiç bir siyasi yapıya ve lidere vermediği yetkiyi verdi Ak Parti ve lideri Recep Tayyip Erdoğan'a...

Ama bu dönemde de ne yazık ki eğitim bir türlü rayına oturmadı.

Eskiden gelen hükümetler döneminde değişen sistem, Ak Parti döneminde gelen bakanlar döneminde aynı kaderi yaşadı.

Her gelen bakan eğitimle ilgili yenilik diye sonradan uğraştıran uygulamaları gündeme getirdi.

Ak Parti döneminin ilk Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu18 Kasım 2002'de göreve başladı. 14 Mart 2003'te görevi Hüseyin Çelik'e devretti. Hüseyin Çelik tam 6 yıl Milli Eğitim Bakanlığı görevini yürüttü ve 1 Mayıs 2009'da görevinden ayrıldı. Çelik'in ayrılmasından sonra Milli Eğitim ilk defa kadın bir bakana Nimet Çubukçu ‘ya teslim edildi. Çubukçu'nun bakanlığı yaklaşık 2 yıl sürdü. Çubukçu, 6 Temmuz 2011'de görevi Ömer Dinçer'e devretti. Dinçer'in görevi de uzun sürmedi, o da 2 yıl gibi bir sürede koltuğunu Nabi Avcı'ya bıraktı. 24 Ocak 2013'te Milli Eğitim Bakanı olan Nabi Avcı 24 Mayıs 2016'ya kadar görevini sürdürürken, yerine bu sefer Milli Savunma Bakanlığı görevi yapan İsmet Yılmaz getirildi. Ve son olarak 10 Temmuz 2018'de Ziya Selçuk Milli Eğitim Bakanlığı görevine getirildi.

Yeni sistemin, (Partili başkanlık) ilk Mili Eğitim Bakanı Ziya Selçuk....

Geçmiş Milli Eğitim Bakanları ile değerlendirdiğimizde, Ziya Selçuk işi bilen bir isim.

Eğer üzerinde siyasi baskılar olmaz ise Türk Eğitim Sistemi üzerinde kalıcı hamleler yapacağına inandığım bir isim.

Şu da bir gerçek; Eğitim olmaz ise olmaz... Her şeyin başı eğitim...

Bu açıdan baktığımızda kendimize ne kadar güvenip, ne kadar iyi olduğumuzu düşünürsek bile, mutlaka yapılan projelerle ilgili çalıştaylar yapıp ona gere geleceği düşünmemiz gerekir.

Eğitimle ilgili kararlar alınırken, her yıl değiştirilecek sistemler getirme yerine en az 50 yıl ileriyi görüp öne göre temel atmak gerekir.

Bugün Türkiye'den beyin göçünün en önemli nedenlerinden biri sistemin ileriye dönük insan yetiştirme hayalini verememesinden kaynaklanmaktadır.

Dünya artık teknoloji ile konuşuyor. Bu tekno bilim eğitim sistemlerinin gelişmesiyle öne çıkıyor.

Türkiye'de artık her bölgede, hatta her ilde teknoloji laboratuvarları kurulup, üretecek gençlerimizin yolunu açmamız gerekiyor.

Gençlere laboratuvar alt yapısı sağlayıp, aklından geçenleri gerçekleştirmeleri yönünde her türlü imkanı devlet olarak sağlamamız gerekir.

Bunların yapılması için bu işleri yöneten idarecilerimizin, siyasal yapılardan öte bilimsel alanlardan gelmesi gerekir.

TÜBİTAK’ta siyasi yapılanmaların önüne geçilmesi ve o noktada bilim adamlarının görevlendirilmesi oldukça önemlidir.

TÜBİTAK’ta bilimle ilgili bir değerlendirme yapılırken, gelen projelerin yok onun okulundan, yok bunun okulundan diye değerlendirilip dışlanmaması gerekir.

Biz dışladığımız zaman o projeleri dışarıdan hemen bulup kapıyorlar.

Sonra biz o projelerden elde edilen ürünleri patenti dışarıda olduğu için parayla satın alıp kullanmak zorunda kalıyoruz.

Askeri uçaklarda haberleşme yazılımında olduğu gibi...

Daha 80'li yıllarda Sıddık Yarman adından bir Türk Genç’inin geliştirdiği proje bizim Genelkurmay'ımızda önemsenmez iken, bu proje eğitim için gittiği Amerika'da ciddiye alınıp geliştirilir ve patenti satın alınarak dünyada savaş uçaklarında haberleşme sistemi olarak kullanılır.

Böyle çok örnekler var....

Geçtiğimiz yıllarda MEF Lisesi'ndeki İlayda'nın TÜBİTAK'ta ciddiye alınmayan projesinin sonra dünya yarışmasında 1. olması ve ABD'den bir üniversiteye burslu öğrenci olarak alınması gibi...

Yeni Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk bunların bilincinde bir isim olarak düşünüyorum. İnşallah eğitimde güzel şeyler olur...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol