Uzaktan eğitim sürecine geçtiğimiz şu günler bizler için de bir sınavdır. Sınav sonucuna göre bir değerlendirme yapılması kaçınılmazdır.
Okulların zorunlu erken ara tatile girmesinin ardından sayın bakanımızın başlattığı uzaktan öğretim çalışmalarına birçok gönüllü öğretmen elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışarak destek olmuştur, olmaya çalışmaktadır.
Sürecin başından beri öncelikle bakanlığın EBA üzerinden yayınları başlamıştır. Bu yayınlar üzerine ve yayınlara büyük özverilerle destek olan öğretmenler üzerine zaman zaman çirkin söylemlere varan değerlendirmeler olmuştur. Öncelikle çok hızlı bir şekilde çocuklara ulaşma derdinde olan bakanlığın yapabileceği en doğru hareket EBA uygulamasını canlı tutmaktı. Öyle de yaptı.
Sonra öğretmenler biz ne yapabiliriz sorusu ile çözümler üretmeye başladı. Herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı ama. Kimi evdeki masayı yazı tahtası yaptı, karşısına geçip ders anlattı, öğrencileri ile paylaştı. Kimi ders videosu çekti öğrencilerine bir telefon uygulaması ile gönderdi. Kimi ödevler hazırladı ailelere attı, yaptırmalarını istedi. Kimi de canlı konferans uygulamaları (zoom, hangauts, Google classroom vb.) kullanarak öğrencileri ile sanal sınıflar oluşturdu.
Öğretmenler bunları gönüllü yaptı. Yoksa maaşını da ders ücretini de oturduğu yerden alıyor zaten. Bir şey yapmasına gerek yok. Gelen emirleri uygular, gelecekleri bekler. Öğretmenler öğretmenlik bilinci ile öğrenmeye ve öğretmeye devam etme kararı almıştır. Bu ortamda sorumluluk alıp hem öğrendiği hem öğrettiği için öğretmeni takdir etmek gerek. Yolunu açıp güvenli bir şekilde ilerlemesi için destek olmak gerek.
Ama her zaman olduğu gibi iyi işler yapanların paçasından çeken birileri mutlaka bulunur. Eğer MEB bunları içinden ayıklamaz ise değişim ve dönüşüm lafta kalır.
Yukarıda bahsettiğimiz EBA üzerinden yapılan yayınlara ve oradaki öğretmenlere yönelik yapılan eleştiriler bunun bir örneğidir.
Ardından bir grup öğretmenin uygulamaya başladığı söylenen bir çalışma duyuldu. Dünyanın birçok yerinde yapılan bir çalışma dendi. Çocuklar yalnız olmadıklarını hissetsinler, bugünlerin geçeceğini bilsinler dedi öğretmenler. Çocuklara gökkuşağı boyayın camlarınıza asın dediler. Herkes coşku ile yapmaya başladı. Öğretmenler, aileler, okul idarecileri yapılan çalışmaları sosyal medyada okulların web sayfalarında paylaşmaya başladı. Yine güzelliklerin üzerine düşen kara bulutlar göründü ve dedi ki “hayır, bu bir oyundur, oyuna gelmeyin. Boyadığınız LGBT bayrağıdır. Çocuklara bunu yaptırmayın”. Herkes bir panik içinde ve gerçekten öyle mi sorusu ile bir hayal kırıklığı…Gökkuşağı rengarenktir. Yağmurdan sonra doğan güneşin rengidir. Çocuklara kötü günlerin geçeceği yeniden renkli bir yaşama devam edecekleri mesajı vermektir. Gökyüzünden gökkuşağını silemezsiniz. Ey kötülük doğaya hükmedebilir, gökkuşağını yasaklayabilir misin?
Sonra sıra canlı derslere geldi. Ortalıkta öğretmenleri, idarecileri korkutan uyarılar dolaşmaya başladı. Öğretmenler öğrencileri ile buluşmaya, sohbet etmeye, birbirlerine destek olmaya başlamışken aynı kara bulutlar geldi ve herkesin üzerine çöreklendi. Güzel bir şey yapamıyorsanız yapanlara engel olmayın, çekilin kenara bir şey yapmayın. Hani demiş ya “gölge etme başka ihsan istemem” diye aynen öyle.
Bu bir süreç ve biz bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatmaya çalışıyoruz. En çok da çocuklarımızı bu süreçte korumamız gerekiyor. Onların süreç sonunda normal yaşamlarına devam etmelerini, korkular ve panikler oluşturmamalarını, takıntıları olan bireyler olmamalarını sağlamak amacımız. Bunun için çocuklarla etkileşim çok önemli. Her öğretmen öğrencileri ile canlı derslerde buluşurken aslında amaçları onlarla müfredatı işlemek değil. Evlere hapsettiğimiz çocukları sınıf arkadaşları ve öğretmenleri ile buluşturarak normal yaşama geçeceğimiz umudunu vermektir, yalnız olmadıklarını hissettirmektir. Çocuklarımıza sağlanan psikolojik destektir canlı dersler.
Bu süreçte her öğretmenin öğrencisine ulaşmasını isteyen projeler oluşturulmadı mı? Örneğin “evde kal, öğretmenin yanında” projesi ile her öğrenciye telefon ya da mesaj ile ulaşması istendi öğretmenlerden. Çocuklara sorabilecekleri soru örnekleri verildi. Nasıl oldukları, evde neler yaptıkları vs. çocuklara bu kriz durumunda psikososyal destek uygulamalarıdır bunlar. Çocuklar öğretmenlerinden çok arkadaşlarını merak ediyorlar ve en çok da onlarla görüşmek istiyorlar. Akranları ile duygusal paylaşım yapıyorlar. Aidiyet duygusu sınıf arkadaşları için çok önemlidir. Çocukların kendilerini ait gördükleri sınıfla etkileşim içinde olmaları onlar için rahatlatıcı bir etki oluşturur.
Şimdi kimleri ne rahatsız etti de bu kadar iyi niyetle yapılan bu uygulama için felaket senaryoları yazılmaya başlandı?
Okulların web sayfalarında öğrencilerin yaptıkları her çalışmayı fotoğraf ya da video olarak paylaşan idarecilere sorum; bakanlığın gönderdiği bir yazıya dayanarak da olsa, ailenin iznini alarak da olsa çocukların çalışmalarını ya da görüntülerini alenen paylaşmak ne kadar doğru? Çocuk gelecekte bu çalışmasını ya da görüntüsünü beğenmeyebilir, bunun neden yapıldığının hesabını sorabilir.
Okulun web sayfası için izin alındı aileden de paylaşım yapıldı diyelim. Dikkat edilecek şey çocukları rencide etmeyecek ve çocuklar arasında ayırım yapılma hissini oluşturmayacak paylaşımlar olmasıdır. Asıl sorum şu; okullar web sayfası dışında sosyal medya (facebook, twetter, instagram gibi.) hesaplarından da aynı şekilde paylaşım yapmaktadırlar. Burada paylaşılan görüntülerin kötüye kullanılma olasılığı canlı derslerdekinden kat kat fazladır. Bu duruma neden seyirci kalınmaktadır?
Geçen gün de yazmıştım; whatsapp üzerinden okulları yönetmeye devam eden idareciler bu uygulamanın ne kadar güvenli olduğunu sanıyorlar acaba?
Zoom uygulaması kişisel bilgilerinize ulaşır, sakın kullanmayın diyenler; telefona yüklediğiniz hangi uygulama bunu yapmıyor bir söyler misiniz? Hele ki resmi duyuruları bu uygulama üzerinden yapanlar bunların kötü niyetli kişilerin eline geçme olasılığını biliyor musunuz? Çocukların etkinlik ve görüntülerini sosyal medyada paylaşan yöneticiler, bunların kötü niyetli kişilerin eline geçme olasılığını biliyor musunuz?
Uygulamanın güvenlik açıkları ile ilgili uyarılar yersiz değil ama çözüm de korkutup yasaklamak değil. Nasıl güvenli kullanılabilir konusunda bilgilendirmektir. Kontrol sağlamak için konulacak kurallar vardır, uygulamaların güvenliği için alınacak tedbirler vardır. Çözüm kesinlikle daha iyi öğrenmek ve tedbir almak üzerine kurgulanmalıdır.
Sanal ortamdaki hiçbir uygulamanın % 100 güvenli olması söz konusu değildir. Ancak önlem almak uygulayıcıların elindedir. Öğrenen öğretmen diyoruz, öğretmen hep öğrencidir diyoruz. Öğretmenler topluca hiç bu zamanki kadar öğrenci olmadılar. İlk kez öğrencilerinin kendilerinden daha iyi olduğu bir alanda öğretmenler yol almaya başladılar. Kendi istek ve çabaları ile sanal ortamda nasıl ders verecekleri konusunda öğrenme çabaları da boşa çıkarılmamalıdır. Kriz ortamları risk almayı gerektirir. Ancak ortadaki bilgi kirliliği öğretmenleri tedirgin etmektedir. Hangi uygulama olduğu önemli değildir. Bu konuda bakanlığımızın ortadaki bilgi kirliliğini kaldıracak ve öğretmeni rahatlatacak bir açıklama yapması gerekmektedir.
Öğretmenlerin amacı çocuklarını yalnız bırakmamaktır. Tamamen iyi niyetle ve aynen sayın bakanın söylediği gibi amaç “eve kapanmış olan çocukların koronavirüs tepkilerini yatıştırmak” için onların kendilerini ifade etmelerini sağlamaktır. Bunu yaparken de yalnız olmadıklarını görmeleri ve dayanışma içinde olmaları için sınıf arkadaşları ile ortak bir platformda canlı ders yapmaları, gerekli önlemler alınarak gerçekleştirilebilir. Öğretmenlerin bu derslerde çocukların zarar görmemeleri için her tür tedbiri almaya çalıştıklarına şüphemiz olmaz. Öğrencilere uzanan öğretmenlerin ellerini geri çekmelerini istemesin kimse lütfen. Zira öğretmen
Yaşı küçük çocukları canlı yayına davet eden kişi olarak öğretmenin suçlu olacağı ile ilgili bir uyarı da var. Onunla ilgili söyleyeceğim şu ki; çocuklar bu uygulamaya anne babalarının telefonları, evdeki tablet veya bilgisayarlar aracılığı ile giriyorlar. Zaten herkes evde ve ailelerinin kontrolünde dersleri yapıyor. Ailesinin izni olmadan uygulamaya girmesi olanaksız. Bu nedenle de çocuğa karşı bir zorlama söz konusu değildir. Ayrıca güvenliği sağlama konusunda çocuklar için riski göze alan öğretmenlere yardımcı olması gereken velilerdir. İşbirliği yapma zamanıdır.
Son olarak söylemek istediğim şey yapılan güzel şeylere gölge etmeyin. Güzel işler yapamıyorsanız da yapanların paçasından çekmeyin. Yani gölge etmeyin…
İLKAY KUMTEPE/ 6.4.2020
Meyve veren ağaç hep taşlanmıştır. Biz biliyoruz ki hiçbir öğretmen çözüm üretmek, kendi rahatından taviz vermek zorunda değil. Ve araştırıp en iyi uygulamayı bulmaya çalıştığını, sanal ortamın doğurabileceği sonuçları karalama çalışması başlatanlardan daha iyi bildiğinden de şüphemiz yoktur. Teşekkürler hocam.