Prof. Dr. Vamık Volkan: Atatürk, anne ile vatanı birleştirmiş

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 83’üncü yıldönümünde Üsküdar Üniversitesi tarafından düzenlenen “Atatürk ve Liderlik Psikolojisi” başlıklı çevrimiçi panelle anıldı.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Atatürk iyi bir takım lideriydi”Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 83’üncü yıldönümünde Üsküdar Üniversitesi tarafından düzenlenen “Atatürk ve Liderlik Psikolojisi” başlıklı çevrimiçi panelle anıldı. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Atatürk’ün askeri liderlik yönünün güçlü olduğunu söyledi.  Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri liderlikte duyguları ile karar verdiğini ama politik liderlikte aklıyla karar verdiğini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Birçok karizmatik liderde olduğu gibi aniden bir çıkıp karar verme, fazla risk alma davranışında bulunmamış, duygu ile aklı birleştirmiş iyi bir takım lideriydi.” dedi. Psikiyatri Profesörü Vamık Volkan da Atatürk’ün direkt olarak bilinç içinde ve bilinç dışında anne ile vatanı birleştirdiğini belirterek vatanı olarak gördüğü anneyi nasıl kurtarmak istediğinin görülebileceğini söyledi.

Üsküdar Üniversitesi, Atatürk’ün 83’üncü ölüm yıldönümünde “Atatürk ve Liderlik Psikolojisi” başlıklı bir panel düzenledi. Çevrimiçi düzenlenen panelin moderatörlüğünü Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı yaptı.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Atatürk manevi miras olarak aklı ve ilmi bıraktı”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, panelin açılış konuşmasını yaparak Atatürk’ün liderliğini askeri dehası perspektifinden değerlendirdi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anarak sözlerine başlayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Aslında anlamak olarak vurgulamak gerekiyor. Atatürk’ün üniversitede motto olarak kullandığımız ‘Ben manevi miras olarak  hiçbir âyet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonra benimsemek isteyenler bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçılarım olurlar’ sözünü hatırlatmak istiyorum. Kendisine bağlanmayı, saygı duymayı dogmatik bir bağlanma olarak istememiş. Dogmatik olmayan aklı kullanarak bağlanmayı önemli görmüş. Bu çerçevede ele aldığımızda özellikle ‘Benim manevi mirasım akıl ve ilimdir’ sözünü üniversitemizin yerleşkelerine yazmış bulunmaktayız.” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Atatürk’ü Atatürk yapan Anafartalar’dır”

Liderlikte askeri liderlik ve psikoloji açısından politik liderlik kavramlarının olduğundan bahseden Tarhan, sözlerine şöyle devam etti:

“İnsan duyguları veya aklıyla karar veriyor. Biz duygu temelli bir doğu toplumuyuz. Düşünce temelli toplumlarda daha çok akılla karar veriliyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e baktığımızda askeri liderlikte duyguları ile karar vermiş ama politik liderlikte aklıyla karar verdiğini görüyoruz. Askeri liderlikte de sadece duygu ile değil, temel olarak hep akılla, muhakemeyle ve stratejik düşünerek hareket etmiş. Birçok karizmatik liderde olduğu gibi aniden çıkıp bir karar verme, fazla risk alma davranışında bulunmamış, duygu ile aklı birleştirmiş iyi bir takım lideriydi. Harp akademilerinde her zaman ‘Atatürk’ü Atatürk yapan Anafartalardır’ denir. Anafartalardan önce Atatürk’ü Osmanlı ordusunda pek kimse tanımıyormuş. 1915’te Çanakkale Muharebeleri’nin üçüncü cephesi olan Anafartalar’da bütün ordu Atatürk’ü tanımış, dikkat çekmiş ve herkes tarafından konuşulur olmuş. O cephede askeri liderlik olarak ciddi öngörüleri olduğunu söyleyebiliriz. Cephenin en önünde askerlere ‘Ben size taaruzu değil ölmeyi emrediyorum’ sözünü söylemiş. Bu sözü çadırda veya siperin içinde değil cephenin en önünde söylemiş olması çok önemli. Göğsünden yaralanması da o zaman gerçekleşmiş. Kırbacını kaldırıp askerlere komut verdiğinde askerlerin harekete geçmesi ile karşı taraftaki İngiliz ve Fransız kuvvetleri daha silahlarını kullanmaya fırsat bulamadan süngü savaşları ile safdışı kalmışlar. Atatürk’ün aynı anda 3 cepheden savaşı yönetmesi düşman kuvvetlerini çok şaşırtmış.”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Çanakkale Zaferi İstanbul’u yağma ve işgalden kurtardı”

Atatürk’ü yakından tanıyanların ‘Karar verirken düşünerek karar veriyordu, bir ayağını bastığında diğerini kaldırmaz, temkinli bir insandır’ dediklerini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Atatürk’ün aklını kullandığı zamanlar ile duygularını kullandığı zamanları çok iyi dengelediği söyleniyor. Anafartalar başarısı bir liderlik örneğidir ama oradaki başarısı onu Mustafa Kemal Atatürk yaptı. Sultan Vahdettin’in ‘Anadolu’daki Kurtuluş Savaşı’nı en iyi Atatürk yönetir’ demesine sebep olan hareket aslında Anafartalar’daki gösterdiği müthiş liderliktir. Atatürk’e dogmatik bağlananlar, yeryüzünde tanrı, kral gibi yapmaya çalışanların aslında onu aklı kullanan bir lider olarak düşünmeleri gerekiyor. Atatürk’e olağanüstü güçler atfederek bir liderlik yakıştırması yapmaya hiç gerek yok. Çanakkale Savaşı’nın cephede kazanılmış olması İstanbul’u yağmadan ve işgalden kurtardı. Atatürk’ün birçok alandaki başarısına bu gözle bakmak önemli.” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Vamık Volkan: “Atatürk her açıdan medeni olmayı gerekli görüyordu”

Psikiyatri Profesörü Prof. Dr. Vamık Volkan, Atatürk’ün portresini çizerek hayatını politik psikoloji bağlamında değerlendirdi. Çocukluğunda babasının Mustafa Kemal Atatürk’ü taklit etmeye çalıştığını ifade ederek sözlerine başlayan Volkan, “25 Ağustos 1925’te Mustafa Kemal, Kastamonu’ya gitti ve ertesi gün belediye dairesinde bir gruba hitap etti. Konuşmasında ‘Biz her açıdan medeni insan olmalıyız. Çok acılar gördük. Bunların sebebi dünyanın durumunu anlayamamışımızdır. Fikrimiz ve niyetimiz tepeden tırnağa kadar medeni olmak olacaktır. Şunun bunun sözüne önem vermeyiz, vermeyeceğiz.’ demiş. Aynı gün Mustafa Kemal, İnebolu’ya gitmek üzere Kastamonu’dan ayrıldı. Fakat sonraki konuşmalarında da uygarlık ve ilerlemek gerektiğini söylemeye devam etti.” dedi.

Prof. Dr. Vamık Volkan: “7 sene Atatürk’ün hayatı üzerine çalıştım”

1956’da Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduğunu belirten Profesör Vamık Volkan, sözlerine şöyle devam etti: “Fakat o zamanlarda İngiliz tabiyetindeydim. Amerika’da ‘beyin göçü’ olarak adlandırılan bir durum vardı. Amerika’da çok doktor yoktu ve etraftan doktorlar topluyorlardı. Sınıfımın yarısı ile Amerika’ya gittik ve 10-12 kişi orada kaldık. Orada kaldım ama ‘Benim Türklüğüm nedir, babam kimdir, Atatürk kimdir?’ diye sorgulamaya başladım. 7 sene Atatürk’ün hayatını çalıştım. 13 ay Türkiye’de kaldım ve Sabiha Gökçen en büyük yardımcım oldu. Kendisiyle çok uzun zaman geçirdik ve bir gün Atatürk’ün manevi oğlunu görmemi söyledi. O zamanlarda Atatürk’ün manevi oğlu olduğunu çoğu kimse bilmiyordu ve bilenler de söylemiyordu. Adı Abdurrahim Tuncak’tı. Atatürk’ün sağlıklı yaşadığı zamanlardaki komşularını da buldum. Atatürk üzerine uzun süre çalıştıktan sonra ‘Ölümsüz Atatürk’, ‘Atatürk Anatürk’ ve ‘Türkiye’deki Kimlik Sorunları’ kitaplarını yazdım.”

Prof. Dr. Vamık Volkan:  “Atatürk, anne ile vatanı birleştirdi”

Mustafa Kemal’i, Atatürk yapan nedenlerden birinin de onun ölüler evinde doğması olduğunu ifade eden Prof. Dr. Vamık Volkan, “Babası Ali Rıza Bey, Zübeyde Hanım’dan 20 yaş büyüktü. Evlendikleri zaman Zübeyde Hanım sadece 14-15 yaşlarındaydı. Daha kadınlığın ne olduğunu bilemeden 3 çocuk sahibi olmuş. Yalnız kaldığı zamanlar olmuş. Daha sonra oğulları vefat etmiş. Selanik’e geldiklerinde Atatürk dünyaya gelmiş. Mustafa Kemal 7 yaşındayken babası Ali Rıza Bey de vefat etmiş. Atatürk ergenlik çağına geldiğinde sadece kız kardeşi Makbule Hanım ve annesi Zübeyde Hanım hayattaydı. Çocukları ölen, eşi ölen annesi için bu tam bir travmaydı. O yüzden ölüler ve yasla dolu bir ev olduğunu söyleyebiliriz. Kitapları okuduğunuzda Atatürk’ün direkt olarak bilinç içinde ve bilinç dışında bunu nasıl sezdiğini ve anne ile vatanı birleştirdiğini, vatanı olarak gördüğü anneyi nasıl kurtarmak istediğini, ona neşe vermek istediğini görebilirsiniz.” dedi.

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “Atatürk bir zafer simgesi”

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ise Türkiye’nin kurucu lideri ve Cumhuriyet’in kurucu babası olarak tanımladığı Atatürk’ün nasıl bir ortamda ortaya çıktığından bahsetti. Prof. Dr. Arıboğan, “Mustafa Kemal’i liderleştiren şeylerin başında kuşkusuz bir zafer simgesi olması, zaferler kazanan bir komutan olması yatıyor. Neden zafer meselesi, Osmanlı toplumunda ve ondan sonraki Cumhuriyet toplumunda bu kadar önemsendi. Yani her zafer kazanan aynı ölçüde lider olabiliyor mu? Her cephede kazanan komutan için gelecekte lider olur diyebilir miyiz? Diyemeyiz.” dedi.

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “Atatürk, kaybedişler döneminin zaferle özdeşleşen komutanı”

20’inci yüzyılı inşa eden liberalizm, egalite yani sosyalizm ve nasyonalizmin akımlarının pek çok sonuçlar doğurduğunu, imparatorlukları parçaladığını, yeni devletlerin ortaya çıkmasını sağladığını kaydeden Arıboğan, “Mustafa Kemal Atatürk, bu parçalanma dönemi, bu yas dönemi, bu kaybedişler döneminin içerisinde zaferle özdeşleşen bir komutan. Halkın ona ihtiyacı var. Halkın   arasında efsane olarak yayılıyor. Mustara Kemal Atatürk düvel-i muazzamayı o cephede, bu cephede yenen bir zafer hikâyesiyle siyasi liderliğini kazanacak ama bu sadece askeri dehasından ibaret değil.”dedi.

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan: “Atatürk, gelecekçi, onarıcı, enerji veren ve neşe katan bir liderdi”

Prof. Dr. Vamık Volkan’ın Atatürk’ün annesini neşelendirmeye çalıştığını söylediğini kaydeden Prof. Dr. Arıboğan, “Bir ölüler evine doğmuş ve annesiyle vatanını özdeşleştirmiş ve oraya bir neşe ve enerji katmak istiyor. Yas ortamını değiştirmek zorunda. Yeni bir enerji oluşturmak zorunda. Annesinin yerine yerleştirdiği vatana da aynı muameleyi yapıyor. Yani aslında onu da neşelendirip ona da enerji vermek istiyor. Ona da sen büyüksün, kalk ayağa diyor. Bir yandan sen zekisin çalışkansın diyerek özgüvenini artırmaya çalışıyor. Neşesiz olan, yas tutan toplum enerjik ve üretken olamaz.  Nasıl ki yas tutan aileler 40 gün evde yemek bile pişirmezler. Geçmişe kapanırlar. Regresyon içine girerler. Geçmişin güzel günlerini anarlar. Türkiye’nim yeni kurucu kadrolarının Osmanlı’nın yasını tutacak vakti yoktu. Enerjisini ve üretimini bir an önce aktive etmeye mecburdu. O yüzden geçmişle ilgisi yoktu ve direkt geleceğe kilitlendi. O nedenle Mustafa Kemal’in bir diğer özelliği gelecekçi, onarıcı, enerji veren ve neşe katan bir lider olması. ”dedi.

Prof. Dr. Arıboğan, Atatürk’ün bir diğer özelliğinin de stratejik diplomasi anlayışı olduğunu kaydederek “Bir devlet adamı olduğu gibi dış dünyaya çok açık birisi. Kesinlikle yerel bir şahsiyet değil. Savaştığı insanlarla ülkelerle aynı masaya oturuyor ve onlarla düşmanlık ya da intikam alma gibi bir sürece girmeden onlarla iş birliği halinde yürümeye çabalıyor.”dedi.

Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı: “Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i 150 yıllık perspektifle değerlendirmek lazım”

Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı ise Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Türkiye Cumhuriyeti’ni anlamak ve değerlendirmenin miladının 1919 ya da 1923 tarihleri değil, en az 150 yıl öncesine gitmek gerektiğini belirterek “O büyük resmin içinde Mustafa Kemal’i ortaya çıkaran şey, kendi memleketi ve coğrafyası içinde yaşanan hadiselerdir. Eğer bunu böyle görürsek ki bizi toplum olarak hep ikiye bölmeye çalışırlar.  Osmanlı’yı bir parça, Cumhuriyet’i bir parça yaparlar. Ben o tür girişimlerin de başarılı olamayacağını düşünüyorum.” dedi

Haberler