Memurların toplu iş sözleşmesi zamanı geldi. Sendikalar memurların özlük hakları ile ilgili talepleri ile pazarlık masasına oturacaklar. Çok da pazarlık denmez, dil ucuyla şunları verseniz iyi olur denecek ve karşı tarafın verdiği ile yetinilecek.
Çünkü, yetkili sendika meselesi var. Pazarlığa oturacak olan sendika (!) işvereni her durumda onaylaması ile nam salmış bir sarı sendikadır. Pazarlık yapmak için itiraz edebilmeniz gerekir. İtiraz etmek yetmez, itirazınız kabul olmazsa eylem gücünüzü kullanırsınız. Sendikacılık örgütlü mücadele demektir. Üyelerinden güç almak demektir. Bu sarı sendikanın güç alacak sayıda üyesi vardır ancak eylem yapacak zihniyeti yoktur. Çünkü amaç üyelerinin özlük haklarını iyileştirmek değildir. Üyelerinin çoğunluğu da yönetsel erk olma gücüyle kazanılmıştır, yoksa sendikacılıkta kazandıkları başarı değildir onların üye sayısını artıran. Zira en basiti; maaş zammı olarak kabul ettikleri yüzde 3,5 ülkemiz şartlarında komik bir rakamdır.
Bir de pazarlığa oturacağınız taraf ile bir şükran bağınızın olmaması gerekir. Nasıl yani? Oturduğunuz koltuk lütfedilmişse pazarlık gücünüz olmaz. Partilerin desteklediği sendikacılardan çalışana hak kazanması beklenemez.
Bir de sendika yöneticisi olarak üyelerin haklarını mı kendi haklarınızı mı koruduğunuz önemlidir. Eğer hakkını savunduğunu söylediğin kitleden kat kat fazla maaş alıyorsan, o kitlenin ne aldığı çok umurunda olmaz. Bilmediğiniz bir yaşamın zorluklarını tahmin ederek yürümez bu iş. Sendikacılık yapmak için savunduğunuz kitlenin şartlarını yaşıyor olmanız gerekir. Güzel bir söz var Anadolu’da “Tok, açın halinden anlamaz” derler.
Hadi aldığınız maaşlar savunduğunuz kitleden fazla, olsun bakalım diyelim de o maaşı savunduğunuzu söylediğiniz kitle ödüyor size. Buna ne demeli. Zaten sendikal faaliyet adı altında yaptığınız her şeyin parasını sendikadan alıyorsunuz, bir de üstüne yüklü bir maaş. Bu konumdaki kişiler ne anlar açlık sınırı altında kalmış olan memur maaşının ne demek olduğunu? Ne anlar çalışma şartlarının zorluğunu?
Üyelere de bir çift sözüm vardır; Sendika, ağaların elinde oyuncak olacak, siyasilerin elinde oyun olacak yer değildir. Sendika sizindir, Sizin adınıza sizin hakkınızı savunacağını söyleyenlere itibar etmeyiniz. Sendikanın gücü birlik olmaktan gelir. Ama önce siz kendi hakkınızı savunun, kimse sizin adınıza sizi savunamaz. Bu nedenle hesap sormaktan çekinmeyin.
Sendika yöneticilerine de bir çağrım var; düzenli olarak açıklayın maaşlarınızı. Ne kadar savunduğunuz kitleden olduğunuzu görelim. Varlığından güç aldığınız kitlelere sizin hakkınızı savunuyoruz demekle olmaz. Hak savunmakla hak yemeyi birbirine karıştırmamalı.