Geçen yıl kadınlar günü üzerine yazdığım yazıya baktım da hala bir şey değişmemiş. Yani iyi yönde bir şey değişmemiş. Ama olumsuz anlamda biraz daha dibe çöküş var.
Daha birkaç gün önce üç kızına birden cinsel istismarda bulunan bir baba, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış. Dava süresince iki kızı babalarının serbest bırakılacağı korkusu ile intihara kalkışmış. Şimdi ne olacak? O üç kız serbest bırakılan babaları ile aynı evi, ortamı mı kullanacaklar? Yok başka yerde yaşayacaksa kızlar her an babalarının kendilerine bir şey yapacağı korkusu ile yaşamak zorunda mı? Bu nasıl adalet anlayışıdır?
Kadınlar günü deyip kadınlara bir sürü güzel sıfatı yakıştıran ve bu sayede de cinsiyet ayırımcılığına alet olan herkes bir düşünsün; kadınlar anamızdır, bacımızdır, kızımızdır derken böyle bir babanın varlığını…
Hiç yol kat etmediğimiz başka bir konu da kadın cinayetleri. Yirmi sekiz gün süren şubat ayı ayların en kısasıdır ama kadınlar için öyle olmamış. En çok kadın cinayetinin işlendiği bir ay olmuş ne yazık ki.
Çok basit, kadınlar çok şey istemiyor; sadece öldürülmeyecekleri şehirler istiyor. Her insan yaşama hakkına sahiptir der İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi.
Şule Çet, unutulmadı. Ölümü üzerinden yaşam tarzı sorgulanarak ölümü meşrulaştırılmaya çalışılan bir kadın. Bunun gibi yüzlercesi yok mu? Mağdur olduğu durumlarda bile suçlu gösterilmeye çalışılan. Hak etmişti aslında düşüncesini insanların beynine sokan söylemler ortadan kalkmadıkça bu tür olayların sonu gelmez.
Küçük yaşta evlendirilen kadınlar ve bu durumu yasalarla meşrulaştırmaya çalışanlar bir insanın tacizci veya tecavüzcüsü ile yaşamaya zorlanmasının nasıl bir insanlık suçu olduğunu biliyorlar mı?
Kadına yönelik ayırımcılığın en belirgini çok kısa bir süre önce YÖK başkanının açıklamasında görüyoruz. Bilindiği gibi YÖK Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projesini durdurarak bir açıklama yapmıştı. “Projenin, toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle mütenasip olmadığı ve toplumca kabul görmediği hususunun göz önünde bulundurulması gereği ortaya çıkmıştır” şeklindeki açıklaması kadınlara yönelik taciz, istismar, şiddet sarmalının değişmesinin toplumsal değerlerimize uymadığı anlamını taşımaktadır.
Dünya Emekçi Kadınlar Günü;
Katledilen kadınları,
Tacize/tecavüze uğrayan kadınları,
Patronları/kocaları/babaları tarafından öldürülen kadınları,
Küçük yaşta evlendirilen, kuma olan kadınları,
Ömrü boyunca kendi olamayan, birinin karısı, kızı, metresi, sevgilisi, annesi, bacısı vs. si olarak tanımlanan kadınları,
Emeği karşılığında çalışıp bir erkekle aynı ücreti alması hak görülmeyen kadınları,
Sırtında daha ağır yükler varken ve hatta önüne engeller konulmuşken bir erkekle aynı kulvarda yarışması ve kazanması beklenen kadınları,
Cinsiyetinden ötürü ikinci sınıf insan olarak görülen kadınları,
Ve daha nicesini,
Her birini saygıyla anma günüdür.