Ethem Nejat, Eğitim ve Değişim

Değişim rüzgârları esen eğitim sistemimiz ile ilgili bir araştırma işine girmişken karşılaştığım yeni şeyler değişimin sürekli olduğunu ve her dönem bunun üzerine yazılıp çizildiğini, konuşulduğunu fark ettirdi. Hani M.Ö 335 te Aristoteles’in dediği gibi; “Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar. Yetişkinlere karşı saygısızlar. Anne-babalarına karşı çıkıyorlar ve öğretmenlerini sinirlendiriyorlar.” Bu sözün her dönemde geçerliliğini koruması gibi değişim rüzgârları da her dönem güncelliğini koruyor.

Mehmet Salih ERKEK (2012) Bir Meşrutiyet Aydını Ethem Nejat isimli kitabında 1887-1921 yılları arasında yaşamış olan Ethem Nejat’ın siyasi görüşlerinin yanında eğitim ile ilgili görüşlerini yansıtmış. Ethem Nejat’ın o dönemde dergilerdeki yazılarından ve kitaplarından örneklerle anlatmış. Bu kitaba dayanarak o dönemde eğitim ile ilgili tespit edilmiş sorunlardan ve Ethem Nejat’ın çözüm önerilerinden bahsetmek istiyorum. Çünkü bugün söylediğimiz pek çok şeyin o dönemden söylenmiş olması ve halen geçerliliğini koruyor olması değişim sözcüğünün içini boş bırakmamamız gerektiğini anlatıyor.

Ethem Nejat;

Öğretmen eğitiminden bahsediyor. Nitekim görev yaptığı yerlerde bu konuda girişimleri olmuş.

Öğretmenlerin kişisel gelişimlerinden bahsediyor.

Müdürün liderlik özelliği olmasından bahsediyor. Öğretmen ve öğrencilerle yakın ilişkiler kurmaktan, korkutan değil yol gösteren olmasından bahsediyor.

İlk öğretmen derneğini kuruyor. Muallimler Derneği.

Köy öğretmeni yetiştirme projesinin daha sonra uygulanan Köy Enstitüleri modelinin öncüsü olduğu çok kabul görüyor.

Birçok dergi yazısında ve kitaplarında yukarıda bahsedilen konulara değinmiş. Bunların haricinde eğitim ile ilgili görüşlerine ayrıntılı olarak bakıldığında şu sonuçlar ortaya çıkıyor;

Okullarda iyi eğitim verilmediğini, korkak ve aciz insanlar yetiştirildiğini söylüyor. Bu şekilde yetiştirilen insanlar yalnızca memur olma isteğindeler. Ülkeye gerekli olan girişimci zihniyetli insanlar yetiştirilmiyor.

Okul binalarının fiziki özellikleri ile ilgili tespitlerde bulunmuş. Kapalı mekânlar yerine doğada -pavyon türü dediği- okullardan bahsediyor. Doğanın içinde şehirden uzakta küçük yapılardan oluşan mektep mahallesi adını verdiği bir yapı var.

Tarım ülkesi olduğumuzun bilincinde olarak ülkenin kalkınması için tarım ağırlıklı bir eğitim verilmesi gerektiğini savunuyor. Mesleki becerilerin edinileceği bir eğitim anlayışı ortaya koyuyor.

Medrese eğitiminin yanlışlarından bahsediyor ve ıslah edilmesi gerektiğini söylüyor.

Osmanlının egemenliği altındaki milletlere ortak bir ülkü hedefi koyamadığını, bunu eğitim ile yeni nesillere benimsetemediğini anlatıyor. Ortak bir ülkü birliğinin bir devletin sürekliliğini sağlamak için gerekli olduğu düşüncesinin yansımasıdır.

Okullarda öğretilen vatan ve millet sevgisinin yetersiz olduğunu söyleyerek bunun nasıl verilebileceği ile ilgili somut çalışmaları var.

Eğitimde yaşanan değişiklikleri eleştirerek, bu kadar değişim yaşanmasına rağmen yeterli kalitenin yakalanamadığını söylüyor. II. Meşrutiyet dönemi cumhuriyet döneminin pek çok anlamda provasının yapıldığı dönemdir. Eğitim de bu provadan nasibini almıştır. Ancak bu provadan elde edilen tecrübeler yeterince kullanılmış mıdır?

Eğitimin çocuklara milli bir his vermekten uzak, kişilik kazandırmaya yönelik olmadığını söylüyor.

Nejat’a göre eğitimin en önemli amacı; kendini idare edebilen kişilikli insan yetiştirmektir. Önemli olan hem fikir hem de beden terbiyesinin birlikte gerçekleştirilmesidir. Eğitim milli olmalıdır ve çocuğu hayata hazırlamalıdır. Çocuklara bilgi vermek önemli değildir, bilgiyi keşfetmelerini sağlamak önemlidir diyor. Çocuklara düşünme becerisi kazandırmak, karar verme yetisi kazandırmak, öz yönetim becerisi edindirmek gereklidir diyor.

Türklerin tarihi boyunca oturan bir millet olmadığını ama çocuklarını oturtarak eğitmeye çalıştığını söyleyerek, çocukların hastalıklı olma sebebini hareketsiz oturmalarına bağlamaktadır. “Ecdat gezici, ahfat ise oturucu” şeklinde bir tanımlaması var. Zekânın hareket ile doğru orantılı olduğu tespitinde bulunmuş. Sabit zekâ olmadığını söylüyor. Bu nedenle öğrencilerle sürekli geziler yapılması gerektiğini ve gezilerin eğitimin ayrılmaz bir parçası olduğunu söylüyor.

Bütün bunların yanında oyunun çocuk açısından önemine vurgular yapmış. Çocukların bütün hayatı oyunla öğrendiği tespitini yapmış, hem bedenen hem zihnen gelişmesi için mutlaka oyuna gereksinim duyduğunu belirtmiştir. Sessiz sedasız oturup söz dinleyen çocukların makbul görülmesini eleştirerek “bizim talebeler gayet uslu” tanımlamasının normal olmadığını söylemiştir.

Çocuk gelişimine katkıları ve okul öncesi eğitime verdiği önem de ayrı bir değerlendirme konusu. Okul öncesi eğitimin zorunlu ve gerekli olduğunu söylemektedir. Ebeveynler için Çocuklarımızı Nasıl Büyütmeliyiz? İsimli bir kitap yazmış ve doğum öncesinden yetişkinliğe kadar geçen dönemde nasıl çocuk yetiştirileceğine dair ayrıntılı bilgiler vermiştir. Buradan da anlıyoruz ki çocuk değil yetişkin eğitimini de önemsiyor.

Şimdi bütün bu anlatımlarımızdan çıkarmamız gereken derse gelelim. Bahsettiğim dönem 1900 lü yılların başı. Yani 100 yıl öncesi bir dönem. Eğer tarih vermeden yukarıda söylediklerimi yazmış olsaydım bugün için geçerli olmayan bir tek cümle bile olmazdı.

Yüz yıldır değil eğitim sistemimiz yönetim şeklimiz bile değişmiş olmasına rağmen neden hala aynı sorunlar devam ediyor?

Eğitim sisteminde her gelen yeni hükümet bir yana her gelen bakan değişim ve yenilikten bahsederken, yazboz tahtası haline gelmiş bulunan eğitim sistemimiz ne zaman istikrara kavuşacaktır?

Tamam, değişim kaçınılmazdır ama sürekli değişim doğal bir süreç değildir. Değişim ömrünü tamamlayan yapılar için gereklidir. Eğitim sistemimiz başladığı hiçbir değişimin sonunu getirememiştir.

Ethem Nejat’ın eğitim ile ilgili görüşleri üzerinden yaptığım bu değerlendirmenin yüz yıl daha sonra geçerliliğini koruması ihtimali nedir acaba?

Ya yüz yıl sonra da bu yazı geçerliliğini koruyacak olursa…